TİYATRO SAHNELEME




Herhangi bir olay, durum veya tasarının sahnede canlandırılması amacı ile yazılmış eserlere "dramatik metinler" denir. Bu metinlerin sahnede canlandırılması ile ortaya çıkan sanat da tiyatro olarak adlandırılır. Tiyatro kelimesi Eski Yunan'da "bir oyunun oynandığı yer"i karşılamaktaydı. Tiyatro belirli bir metne dayalı olarak sahnelendiği için hem edebî bir tür hem de güzel sanatların bir dalı olarak değerlendirilir. Tiyatro metinleri genellikle sahnede canlandırılmak üzere yazılır ancak çok nadir de olsa sadece okunmak üzere kaleme alınmış tiyatro eserleri de bulunmaktadır.

Tiyatro pek çok diğer sanat dalı gibi dinî törenlerden doğmuş, zamanla bu niteliğinden sıyrılarak bir sanat hâline gelmiştir. Tiyatronun kökeninin, insanın doğa olaylarını kendi beden hareketleriyle temsil etme çabalarına dayandığı söylenebilir. Tarihi Sümer ve Mısır gibi eski uygarlıklara kadar uzanan tiyatro, özellikle Eski Yunan'da gelişmiş ve çeşitlenmiştir. Eski Şamanist inanç ve törenleri de tiyatronun doğuşunda rol oynamıştır.

Batılı anlamda tiyatro türü Türk edebiyatına Tanzimat Dönemi'nde girmiştir. Tanzimat'a kadar Türk edebiyatında Karagöz, kukla, orta oyunu ve meddah hikâyeleri, köy seyirlik oyunları gibi türler tiyatro türünün yerini tutmuştur. Şinasi'nin "Şair Evlenmesi" adlı eseri, Batılı anlamda tiyatronun edebiyatımızdaki ilk örneği kabul edilir. fiinasi'den sonra Nâmık Kemâl, Ahmet Mithat Efendi, Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamid gibi yazarlar tiyatro türünde eserler kaleme almıştır. Ahmet Vefik Paşa'nın Batı tiyatrosundan yaptığı uyarlamalar da bu türün ülkemizde yerleşmesinde etkili olmuştur.

Dramatik metinler; olay, mekân, zaman ve kişiler gibi temel yapı unsurlarından oluşur. Tiyatroda olayların ortaya çıkıp gelişmesi ve sonuçlanması için genellikle bir çatışmaya ihtiyaç duyulur. Farklı değerler ile kişiliklerin karşı karşıya gelmesi ile oluşan çatışmalar, merak duygusunu da canlı tutar. Tiyatro, canlandırma esasına bağlı bir tür olduğu için mekâna ait unsurlar belli bir dekor çerçevesinde sahneye kurulur. Bu dekorun değişmesi ile çeşitli sahneler oluşur.

Tiyatro metinleri ele aldıkları konu ve konuyu işleyiş biçimlerine göre trajedi, komedi ve dram olmak üzere başlıca üç türe ayrılır. Trajedide kişi ve konular tarihten seçilirken izleyiciye bir dersin verilmesi amaçlanır. Trajedi kendine özgü kurallara bağlı bir türdür. Komedide insan ve hayatın gülünç yönleri ele alınır. Dram ise her iki türün özelliklerini kendisinde toplar ve hayatın bütün yönlerini sahneye taşır.

Tiyatro metinleri sahnede canlandırılmak amacıyla kaleme alındığı için diğer edebî türlerden farklı özellikler taşır. Bu özellikleri kavrayabilmek için öncelikle tiyatro ve onun öğeleriyle ilgili bazı kavramların açıklanması gereklidir.

Tiyatro ile ilgili temel kavram ve bilgiler şöyle sıralanabilir:

Tiyatro: Eski Yunan'da "seyircilerin oturduğu yer" anlamına gelen tiyatro, "Bir hikâyeyi, sahne olarak ayrılmış bir yerde, oyuncuların söz ve hareketleriyle canlandırma sanatı." olarak tanımlanmaktadır.

Günümüzde sahnede oynanmak üzere yazılan eserler de "tiyatro", "oyun" veya "piyes" olarak adlandırılmaktadır. Sahnede oynanmak üzere yazılan eserlere genel olarak "dramatik metinler" de denir. Dramatik metinlerin merkezinde bir olay ve bu olaya katılan kişiler yer alır.

Bu tür metinler "serim, düğüm, çözüm" bölümleri ile ifade edilen üç evrede gelişir. Serim bölümünde, olaylara katılan kişilerin kimlikleri, olayla ilgileri ve konunun ne olduğu ortaya konulur. Düğüm bölümünde kişiler arasındaki çatışmalar sergilenir ve izleyicide merak duygusu uyandırılır. Çözüm, olaydaki çatışma ve sorunların bir sonuca ulaştırıldığı bölümdür.

Dramatik eserler olayların gelişimine göre "perde" ve "sahne"lere ayrılır. Perde, konunun ana bölümlerinden her birine verilen addır. Sahne ise her perdenin içinde yer alan küçük bölümlerdir. Türk edebiyatında sahne yerine "fıkra" ve "meclis" terimleri de kullanılmıştır.

Dramatik eserler, trajedi ve komedi olmak üzere başlıca iki tür altında incelenir. Diğer bütün türler bu iki ana türün gelişmesi ve değişmesi ile ortaya çıkmıştır.

TİYATRO TÜRLERİ ve BU TÜRLERİN ÖZELLİKLERİ

  1. Trajedi (Tragedya)

Seyircide korku ve acıma hislerini uyandırarak onu kötü duygularından arındırmayı amaçlayan tiyatro türüdür.

Trajedi'nin Başlıca özellikleri:

  • Konusunu seçkin kimselerin hayatından ya da mitolojiden yani tanrılar arasındaki ilişkilerden seçer.

  • Kahramanları tanrılar ya da soylu kimselerdir. İnsan müsveddesi sayılan sıradan insanlara yer verilmez.

  • İşlenmiş, kusursuz bîr üslubu vardır; kaba sayılan sözlere yer verilmez.

  • Çirkin olaylar (cinayet, kavga vs.) seyircinin gözü önünde gerçekleştirilmez.

  • Üç birlik kuralına uyar. Bu, yer, zaman ve olay birliğidir. Yani oyun hep aynı yerde aynı dekorla oynanmalı, olay bir günlük zaman dilimi içinde geçecek izlenimi vermeli, (Bu yüzden oyun, olayın sonundan seçilir; önceki olaylar koro tarafından anlatılırdı.) aynı ana olay etrafında geçmelidir.

  • Dünya edebiyatında çok eski bir tür olan trajedi alanında; Aiskhylos'un (Ayklos) "Zincire Vurulmuş Prometheus", Sophokles'in (Sofokles) "Antigone (Antigon)", Corneille'in (Korneyl) "Attila" ve Racine'in (Rasin) "Andromaque (Andromak)" adlı eserleri bu türün önemli örnekleri arasında yer alır.

  • Türk edebiyatında ise Ali Haydar, Abdülhak Hamid ile Orhan Asena trajedi türünde eserler vermiştir.

b) Komedi (Komedya)

İnsanları güldürerek eğitmeyi amaçlayan tiyatro türüdür. Her gülünç şeyin altında ders alınacak acı bir gerçeğin olduğuna inanılır.

Komedinin Başlıca Özellikleri:

  • Konusunu günlük hayattan, sosyal olaylardan seçer.

  • Kahramanları sıradan insanlar, eğitim görmemiş ya da sonradan görme kişilerdir.

  • Üslupta kusursuzluk aranmaz, kaba sayılan hatta küfürlü sözlere yer verilir.

  • Çirkin, kaba olaylar seyircinin gözü önünde işlenir.

  • Üç birlik kuralına uyar.

  • Komedi türünün ilk temsilcisi, Eski Yunan edebiyatı sanatçısı Aristophanes'tir (Aristofanes). Fransız sanatçı Moliere'in (Molyer) "Cimri" ile "Kibarlık Budalası", Rus yazar Gogol'un "Müfettiş" adlı eseri bu türün en önemli eserleri arasında yer alır.

  • Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk tiyatro eseri olan Şinasi'nin "Şair Evlenmesi", Haldun Taner'in "Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım" ile "Sersem Kocanın Kurnaz Karısı", Turgut Özakman'ın "Ah Şu Gençler" gibi eserleri bu türün bilinen örnekleri arasında yer alır.

  • Komedi türü 17. yüzyıldan sonra düzyazıyla yazılmaya başlanmıştır.

  • Komediler fars, vodvil, komedi santimantal vb. türlere ayrılır

.Komedi; karakter, töre, entrika gibi çeşitlere ayrılır:

Karakter komedisi: İnsan kişiliğinin gülünç yanlarını konu alan komedidir. Moliére'in "Cimri", Shakespeare (Şekspir)'in "Venedik Taciri" adlı eserleri karakter komedisidir.

Töre komedisi: Toplumun gülünç ve aksayan yönlerini gösteren komedidir. Moliére'in "Kibarlık Budalası", Gogol'un "Müfettiş" adlı eserleri töre komedisidir.

Entrika komedisi: Seyirciyi güldürme amacı olmadan yazılan komedi türüdür. Moliére'in "Zoraki Tabip", Shakespeare'in "Yanlışlıklar Komedyası" adlı eserleri entrika komedisidir. Entrika komedisinin bir diğer adı da "Vodvil"dir.

1.Dram

19. yüzyılda trajedinin sıkı kurallarını yıkmak amacıyla meydana getirilen tiyatro türüdür.

Dramın Başlıca Özellikleri:

  • Konusunu günlük hayattan ya da tarihin herhangi bir devrinden seçebilir.

  • Hem acıklı hem komik olaylar aynı oyunda iç içe bulunur.

  • Kahramanlar hem soylulardan hem sıradan insanlar arasından seçilir.

  • Üç birlik kuralına uymak zorunda değildir.

  • Her tür olay seyircinin karşısında gerçekleştirilebilir.

  • Şiir, düzyazı karışık halde bulunur.

  • Dram türünde Ingiliz yazar Shakespeare (Şekspir) ve Fransız sanatçı Victor Hugo'nun eserleri bu türün önemli örnekleri arasında yer alır.

  • Nâmık Kemâl'in "Vatan yahut Silistre" adlı eseri ile Abdülhak Hamit Tarhan'ın bazı eserleri bu türün örnekleri arasında yer alır.

  • Türk edebiyatında Batılı anlamda sahne tiyatrosu Tanzimat'tan sonra görülür. Bundan önce Halk arasında yüzyıllar boyu sürmüş seyirlik oyunlar vardı. Ortaoyunu, meddah, Karagöz ile Hacivat bunların başlıcalarıdır.

  • Türk edebiyatına Tanzimat Dönemi'nde giren tiyatro türünde; Şinasi, Namık Kemal, Abdülhak Hamit, Reşat Nuri Güntekin, Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmet Kutsi Tecer, Haldun Taner, Turan Oflazoğlu, Recep Bilginer ve Orhan Asena gibi isimler, önemli eserler yazmışlardır.

Müzikli Tiyatro

a) Opera: Sözlerinin tümü ya da çoğu "koro, solo, düet" biçiminde şarkılı olarak söylenen müzikli tiyatro eseridir. Oyunculara, orkestra eşlik eder.

b) Operet: Eğlenceli, hafif konulu, içinde bestesiz konuşmalar da bulunan müzikli tiyatrodur. Daha çok halk için yazılmış eserlerdir.

c) Opera Komik: Operetin, yüksek sınıf için yazılmış, besteli biçimidir.

ç) Vodvil: Hareketli, eğlenceli bir konuya dayanan, içinde şarkılara da yer verilen hafif komedidir. Bu nedenle vodvil, bir "komedi türü" olarak da gösterilir.

d) Bale: Konusu; türlü dans ve davranışlarla anlatılan müzikli, sözsüz tiyatro türüdür.

Tiyatro Metinlerinin Biçimsel Özellikleri

Tiyatro metinlerinin kendine özgü biçim ve yazım özellikleri vardır. Tiyatro metinleri karşılıklı konuşmalar üzerine kurulur. Bu konuşmalar, sahnede canlandırılacağı için cümlelerin kısa ve anlaşılır olmasına özen gösterilir. Tiyatro metinleri yansıtacağı olayları oluş hâlinde sunar. Bu yüzden olaylar yazarın ağzından anlatılmaz, oyundaki kişiler tarafından doğrudan doğruya canlandırılır. Ancak bazı metinlerde "anlatıcı" veya "koro" olaylarla ilgili gelişmeleri izleyiciye özetleyebilir.

Oyunda yer alacak kadro, metnin başında "Kişiler" başlığı altında listelenir. Bazı tiyatro metinlerinde bu kişilerin birbiriyle ilişkileri ve kişilik özellikleri hakkında bilgiler de yer alır. Her perdenin başında o sahnenin nerede geçtiği ve dekorun nasıl düzenleneceği ayrıntılı olarak açıklanır. Kişilerin birbiriyle konuşurken hangi ses tonunu kullanacakları ve nasıl davranacakları metin içinde ve parantezle verilir. Metnin başında, oyunun kaç perde ve sahneden oluştuğu da ayrıca belirtilir.

Temel Tiyatro Terimleri

Bir tiyatronun hem metin olarak hem de bir sanat olarak bazı temel kavram ve terimleri vardır. Bu terimler ve tanımları şöyle sıralanabilir:

  • Dekor: Tiyatroda sahneyi eserin konusuna göre döşeyip hazırlamada kullanılan eşyanın toplu adı.

  • Kostüm: Tiyatroda sanatçıların oyuna ve oyunun konusuna uygun olarak giydikleri kıyafet.

  • Suflör: Sahnenin arkasında duran ve gerektiğinde oyunculara sözlerini fısıltıyla söyleyip hatırlatan görevli.

  • Replik: Tiyatro oyunlarında konuşanların birbirine söyledikleri sözlerden her birine verilen ad.

  • Sahne: Tiyatro eserinde bir perdelik bölümün, dekor bakımından değişik olan küçük kısımları.

  • Perde: Tiyatro eserinde bir perdenin açılmasından kapanmasına kadar geçen bölüm.

  • Kulis: Oyuncuların hazırlıklarını yaptığı ve sahneye çıkmak için beklediği sahne arkasındaki bölüm.

  • Mimik: Oyuncuların, duygu ve düşüncelerini yüz hareketleriyle anlatması.

  • Jest: Oyuncuların duygu ve düşüncelerini el, kol hareketleriyle anlatması.

  • Tirat: Oyuncuların bir defada yaptığı uzun konuşma.

  • Prömiyer: Oyunun, seyirci ile buluştuğu ilk gösterimine verilen ad.

  • Aktör: Erkek oyuncu.

  • Aktrist: Kadın oyuncu.

  • Pandomim: Sessiz hareket. Sessiz hareketler, jestler, yüz ifadeleri ve kostümler yoluyla duyguları, düşünceleri, tutkuları anlatmaya yarayan tiyatro çeşidi.

Tiyatronun Yapı Unsurları

Tiyatronun diğer edebî türlerden farkı, sahnede canlandırılmak üzere yazılmasıdır. Bu amaçla yazılan metinler bazı temel yapı unsurlarından oluşur. Bunlar şöyle sıralanabilir:

a) Dramatik Örgü: Tiyatro metinlerinde olay örgüsü, dramatik örgü olarak adlandırılır. Bu örgü, kişilerin çeşitli çatışmaları veya karşılaşmaları çevresinde oluşur.

b) Yer (Mekân): Oyunlarda olayın geçtiği mekân sahnede dekor ile canlandırılır.

c) Zaman: Tiyatroda canlandırılan olayların geçtiği süre, zaman kavramı ile karşılanır. Zamana ait unsurların tamamının sahnede gösterilmesi mümkün olmadığı için bunlar "beş yıl sonra" veya "iki yıl önce" gibi ifadelerle verilir.

ç) Çatışma: Bir oyunda, anlayış veya savunulan değerlerin karşıtlığından kaynaklanan durumlar "çatışma" olarak adlandırılır. Çatışmalarda bireyin kendisi, bir başkası, toplum veya doğa ile karşılaşması ve mücadele etmesi söz konusudur. Çatışma, merak duygusunu canlı tutan ve oyunun ilerlemesini sağlayan bir yapı unsurdur.

Kabadayı Okulu

Oyuncular

  1. Kabadayılar Kralı Uğur

  2. Çakal Semih

  3. Tilki Volkan

  4. Karabela Halil

  5. Baba Oğuz

  6. Domdom Bayram

Oyun

Kabadayı okulu öğrencileri sınıfta beklemektedir. (Jenerik müziği çalmaktadır.) Kabadayıların bazıları volta atmakta bazıları ise tespih çekmektedir. Bu sırada kabadayılar kralı Uğur sınıfa girer.

K. Uğur: Selamun Aleyküm kardaşlar!
Sınıf: Aleyküm Selam ağabeyimiz!
K. Uğur: Eyvallah, oturun.
(Sınıf oturur. Kabadayılar kralı Uğur yoklama alır. Adı okunan “eyvallah” der.)
K. Uğur: Bugün kabadayı duruşlarını öğreneceğiz.
Sınıf: Eyvallah!
K. Uğur: Evet, Çakal Semih kardeşimiz, ayağa kalk!
Ç.Semih: Eyvallah!
K. Uğur: Bize göster bakalım, kabadayı nasıl bakar?
(Semih seyirciye doğru Küçük Emrah gibi bakar.)
K. Uğur: Olmadı olmadı! Öyle mi bakılır! Bana bakın şimdi.
(K. Uğur sert bir şekilde seyirciye bakar.)
K. Uğur: Anladınız mı?
Sınıf: Eyvallah!
K. Uğur: Tilki Volkan kardeşimiz, ayağa kalk!
T. Volkan: Eyvallah!(ince seslidir)
K. Uğur: Bize göster bakalım, nasıl nara atılır?
T. Volkan: Hieeeeeeyyyyyytttttt!!!
K. Uğur: Olmadı olmadı! Bu sesle kimse korkmaz.Bana bakın şimdi.(Nara atar.)
K. Uğur: Anladınız mı?
Sınıf. Eyvallah!
K. Uğur: Baba Oğuz kardeşimiz, ayağa kalk!
B. Oğuz: Eyvallah!
K. Uğur: Bize göster bakalım nasıl tespih çekilir?
B. Oğuz: (Tespihi cebinden çıkarır) Bismillah, bismillah, bismillah…
K. Uğur: Allah kabul etsin! Yahu beni delirtmeyin! Kabadayı öyle mi tespih çeker?
Bak şimdi: (Nasıl tespih çekileceğini gösterir.)
K. Uğur: Anladınız mı?
Sınıf: Eyvallah!
K. Uğur: Domdom Bayram karedeşimiz, ayağa kalk!
D. Bayram: Eyvallah!
K. Uğur: Bize göster bakalım, nasıl bıçak çekilir?
D. Bayram: Hiiieeeeeyyyyt! (Cebinden tırnak makası çıkarır.)
K. Uğur: Olmuyor olmuyor! Ulan o ne? Sen nasıl kabadayısın?
K. Uğur: (Cebinden bıçağı çıkarır, tam bağırırken dışarıdan bir kadın sesi gelir.)
Kadın: Uğuuurrr!
K. Uğur: Eyvah hanım çağırıyor! Buyur gülüm! (Heyecanlı bir şekilde sahneyi terk eder.)
Kabadayılar ayağa kalkar, hep beraber:
EYVALLAH…
-SON-


Aman Doktor

Oyuncular

  1. Doktor

  2. 1.hasta

  3. 2. hasta

  4. Hemşire

  5. İki görevli

Bir masa… Masanın üzerinde çeşitli ilaçlar, dinleme aleti…

DOKTOR — (Odasında ilaçları karıştırmaktadır. İlaç şişelere aktarır.) Harika, harika, yeni buluşum harika!… Ağrısız, sızısız tedavi edecek bu ilaç.
Kapı çalar.
DOKTOR — Geel…
İçeri yaşlı bir kadın girer.
DOKTOR — Buyur nine, geç otur şöyle.
HASTA — Sağ ol evladım.
Hasta doktora dik dik bakar.
HASTA — Yanlış gelmedim deel mi evladım.
DOKTOR — Siz kimi aramıştınız?
HASTA — Ah evladım. Üzerimde bir halsizlik bir halsizlik yürüyemiyorum, gözlerim iyi görmüyor, kulaklarım iyi işitmiyor. Beni doktora götürün dedim. Buraya getirdiler.
DOKTOR — Hah. Tam üzerine bastınız nineciğim.
HASTA — Bir şey mi kırdım yoksa.
DOKTOR — Hayır canım. Aradığınızı buldunuz. Ben, Anadolu ve Balkanların bir numaralı sinir mütehassısı Zihni Sinir.
HASTA — Memnun oldum evladım. Doktor Bey, verin ilaçlarımı da gideyim.
DOKTOR — Önce sizi muayene etmem lazım. Neyiniz var nine?
HASTA — Benim mi evladım. İki katım iki yatım. 150 dönüm tarlam…
DOKTOR — Nineciğim şikayetiniz nedir?
HASTA — Ah evladım. Bizim oğlanlar var ya hayırsız evlatlar…
DOKTOR — Onu demedim nineciğim. Rahatsızlığınız nedir? Hastalığınız, hastalığınız.
HASTA — Ha, öyle desene evladım. Sen doktor değil misin? Söylesene hastalığımı. Ben cahil bir kadınım evladım.
DOKTOR — Tabi canım tabi tabi. Öksürüğünüz var mı mesela.
HASTA — Hem de nasıl.
DOKTOR — Öksürün bakayım.
HASTA — Öhö öhö öh öh öhö öhö öh öh öhö…
DOKTOR — Çok düzenli öksürüyorsunuz.
HASTA — Eee evladım. Bütün gece talim yaptım.
DOKTOR — Talime devam edin. Kesinlikle düzene girecektir. Başka nene.
HASTA — Evladım başım da dönüyor.
DOKTOR — Hangi tarafa nene. Sağa mı sola mı?
HASTA — Ne bileyim ben evladım. Sağımı solumu bilmem ki ben.
DOKTOR — Bak nene. Başın döndüğünde başını sağa sola böyle sallayacaksın. Yap bakayım. (Hasta başını sallar.) Hah işte böyle. Böyle yaparsan geçer. Tamam mı?
HASTA — Olur yaparım.
DOKTOR — Gözlerin de iyi görmüyor, değil mi?
HASTA — Maşallah oğlum iyi bildin cin gibi doktorsun sen.
DOKTOR — Nene, sizin hastalığınız…. Imm şey, İmpedigo Lumpus. Ameliyat olmanız gerek.
HASTA — İyi olacak mıyım?
DOKTOR — Yüzde yüz.
HASTA — Nasıl emin olabiliyorsunuz.
DOKTOR — Bu hastalığa yakalanan yüz kişiden biri kurtuluyor.
HASTA — Yaa..
DOKTOR — Sen yüzüncü hastasın neneciğim.
HASTA — Haa. Anladım anladım.
DOKTOR — Alın bakalım şu ilaçları iyi gelir.,
(Hastaya ilaçları verir. Masanın üzerindeki bardağı uzatır. Hasta ilaçları yutar.)
HASTA — Sağ olun evladım. Hoşça kalın. (Giderken yıkılır.)
DOKTOR — (Hemşireyi çağırır.) Hemşiranım, hemşiranım. Şu hastayı kaldırın lütfen.
(Hemşire girer.)
HEMŞİRE — Yine mi doktor bey. Bu kaçıncı oldu? Ne yapacağız bunu?
DOKTOR — Onu da mı bana soruyorsun? Ne biçim hemşiresin sen?
HEMŞİRE — Özür dilerim efendim.
DOKTOR — Diğerlerinin yanına götür. Haydi çabuk. Ben meşgul bir adamım. Beni uğraştırma yahu.
(Doktor masasına oturur. Kapı çalar.)
DOKTOR — Geel…
(Bir hasta gelmiştir. Hasta içeri girer.)
DOKTOR — (Başını kaldırmadan) İsminiz.
2.HASTA — Şehriye Pilav
DOKTOR — Evet teyze, şikayetin?
2. HASTA — Doktor, ne siz sorun, ne ben söyleyeyim.
DOKTOR — Madem şikayetinizi söylemeyecektiniz niye geldiniz.
2. HASTA — Birkaç gündür şuralarım sızlıyor, ağrısından duramıyorum.
DOKTOR — Teyze, seni şöyle bir kontrol edelim bakalım.
(Doktor, hastanın sırtını dinler.)
DOKTOR — Öksür teyze.
2. HASTA — Öhö öhö…
(Doktor masasına geri gelir.)
2. HASTA — Neyim var doktor bey?
DOKTOR — Teyzeciğim sizin hastalığınız çok ciddi. Şimdi sana birkaç soru soracağım; ama doğru cevap vereceksin.
2. HASTA — Tamam.
DOKTOR — Gece yatarken göz kapaklarınız kapanıyor mu?
2. HASTA — He kapanıyor.
DOKTOR — Teyze, senin kalbin de sol tarafta. Bir şey yerken dişlerini çiğniyorsun değil mi?
2. HASTA — Evet.
DOKTOR — Pekala teyze, sende bazı anormallikler görüyorum. Hımm şey… buna tıp dilinde Sarapido Lipus denir. Teyze, sana birkaç ilaç yazıyorum. (İlaç şişelerinden birkaç hap çıkarır.) Al bakalım teyze iç şunları.
(Hasta ilaçları içer.)
2. HASTA — Evladım, iyi olabilecek miyim?
DOKTOR — İyi olmak ne demek turp gibi olacaksın.
2. HASTA — Sağ ol evladım. Allah razı olsun. İyi günler. Hoşçaka…..(Hasta yıkılır.)
DOKTOR — Bu hasta da şifayı buldu. Bundan sonra hastane, ilaç, doktor derdi olmayacak. Müthiş bir doktorum ben be!…
(Hemşireyi çağırır.)
DOKTOR — Hemşiranım, hemşiranım!
(Dışarıdan hemşirenin sesi)
HEMŞİRE — Bu hastayı da aynı yere değil mi? (Hemşire gelir.)
DOKTOR — Hah şöyle! Bak öğreniyorsun ne yapacağını.
HEMŞİRE — Sayenizde efendim. (Hemşire yerde yatan hastayı götürür.)
(Kapı çalar.)
DOKTOR — Geel…
(İçeriye iki görevli girer. Görevlilerin ellerinde ip vardır.)
DOKTOR — Sizin şikayetiniz?
GÖREVLİLER – Sen!
DOKTOR — Ben mi hah! Ben sapasağlam adamım. Siz kafayı üşüttünüz galiba.
GÖREVLİLER — Asıl kafayı üşüten sensin. (Görevliler doktorun üzerine yürür. Doktor, saklanacak yer arar.)
1.GÖREVLİ — Bu deli doktoru biz yakalamaktan usandık, o kaçmaktan usanmadı.
2.GÖREVLİ — Seni gidi deli doktor seni. Kaçabileceğini sandın ha!
DOKTOR — Deli değil dahi doktorum ben dahi doktor.
GÖREVLİLER — Haydi yakalayalım.
(Görevliler yakalamaya çalışırken doktor bağırır.) Gelmeyin üstüme gelmeyin. İmdaaat!
(Yakalarlar, iple bağlarlar.)
DOKTOR — Yakalayın bakalım gene kaçarım. İnsanlık benden hizmet bekliyor. Beni insanlığa hizmetten alıkoyamazsınız.

Yazan: İsmail Çetin


Turistler

Oyuncular

  1. İsmail

  2. Veli

  3. Kadın Turist

  4. Erkek Turist

Köy kahvesi. Birkaç masa, oturan birkaç insan. Abartılmış kıyafetlerle iki turist sahneye gelir. Bu sırada köylüler onları görür.

Oyun

İSMAİL : Aha!!! Keklik mevsimi açıldı.
VELİ (Ellerini ovuşturarak) : Yoluncek gazlarımız da gedi. (Abartılı bir misafirperverlik gösterirler.)
İSMAİL : Hoş gelmişsiniz mösyööö, madaaamm.
VELİ : Ööle demicen, gibar olcen, well come mösye, well come mıdım.

(Oturtacakları yeri bir türlü beğenemezler.) Arkaların yastık koyarlar. Bacaklarına masaj yaparak açtırırlar. Ayaklarının altına yastık koyarlar. Şapkasını çıkartıp başını havalandırırlar, gözlükleriyle oynarlar. Abartılı bütün davranışları sergilerler.)

İSMAİL : Burya oturun. Mezalıg manzaramızı görün.
VELİ : Yog yog burya, ahırları yeni onadık. Bizim sarı gızı gösünne.

( Oturtunca arkaların yastık koyarlar. Bacaklarına masaj yaparak açtırırlar. Ayaklarının altına yastık koyarlar. Şapkasını çıkartıp başını havalandırırlar, gözlükleriyle oynarlar. Abartılı bütün davranışları sergilerler.)

İSMAİL : Ne alısın gurban?
VELİ : Ona öle dimezle. Sen isdesen kola, çay; içmeg vaa ne? (Turistler birbirine bakar.)
TURİST : No içmek. Biz var yemek yemek. Salyangoz, salyangoz.
VELİ : Anaa! Bunna sümüglü böceg yimeg isteyola nassı yicekle bunna bunu? Ben hencik şunla aşam demizlediğim bağısakladan kukuriş yapıp geliverem. Şööle garabübeli bübeli, gimyonlu gimyomlu yesinlee.

(sahneden çıkıp kokoreç almaya gider. İsmail ise garip hareketler yaparak turistleri inceler. Veli kokoreç ve gazozları getirir.)

VELİ : Hah işte, kukurişle gedi. Şimcik yanına bi de gazoz padladıvedim mi, ohhh beg gözel olu.
TURİST (Elleriyle işaret ederek) : Very good, very good
VELİ : İçin, için. Daha yeni dolduruvedim. Aha şu çeşmeden.

(Turistler ağızlarını silerek kalkmak isterler.)

VELİ : Durun bakeemm!
(Cebinden hesap makinesinin çıkarır ve sertçe tuşlarına basarak)
Eveeet! Gelelim sizin hesaba!

(İsmail bu arada ellerini oğuşturur ve başına sallar.)

VELİ : Canım Türkiye’min dış bocu 25 milya dola + gözel yurdumun iç bocu + Cannaggale’de öldüdüğünüz ceddimin güccüklerinin güccüklerinin yeecek ve giicek masrafı + bizden arakladığınız araklocik eserlerin manisi + dengizlerimize dögdüğünüz çöplerin temizlenmesi için geregli para+ eğtime gadgı payı + kedeve yüzde 18 + gızları ogudalım gampanyasına paa + ÖTV vesaire vesaire…( Artı kısımlarını İsmail üstüne basa basa söyler) Gelelim hesabınızın sonucunaaa… Yidiğiniz kukuriş ve işdiğiniz gazozların parası yaklaşık (düşünerek) 60 milya dola.
İSMAİL (kafasıyla onaylayarak): He he.
TURİSTLER (dehşet içinde) : 60 milyır dalır!!!!

(Turistler sahneye para atıp kaçarlar. Herkes sahneden çıktıktan sonra veli sahneye gelir ve asıl mesajı verir.)

VELİ : İşte, turistlere böyle davranan insanlar yüzünden turizm daha fazla gelişemiyor. Turistlere böyle davranmamalıyız.

Aspendos amfitiyatrosu

Evlilik Yıldönümü

Oyuncular

  1. Anne

  2. Baba

  3. Umut

Oyun

(Oturma odası, baba gazete okumakta, anne temizlik yapmakta, Umut ise ders çalışmaktadır.)

Umut: Anneciğim, bugün günlerden ne?
Anne: Çarşamba, ne olmuş?
Umut: Yok bir şey… Babacığım, bugün ayın kaçı?
Baba: Kızım, tamam alacağım o elbiseyi.
Umut: Elbiseyi sormadım baba.
Baba: Kızım, neden üsteliyorsun? Söz verdik işte, bırak da gazetemizi okuyalım.
Anne: Hilmi, faturayı yatırdın mı?
Baba: Ne faturası?
Anne: Ne faturası olacak, elektrik faturası! Yine unuttun değil mi?
Baba: Yahu hanım, sanki boş vaktim varmış gibi… Tövbe tövbe!
Anne: Sorumsuzsun Hilmi sorumsuzsun!
Baba: Hanım, canımı sıkma akşam akşam, zaten tepem attı iş yerinde.
Anne: Canı sıkkınmış, ben elektrik faturası diyorum, sen can sıkıntısından bahsediyorsun.
Baba: Yeter be kadın! Bir gram huzur bırakmadın!
Anne: Yaa! Huzurunuzu ben kaçırdım demek.
Baba: Zehra! Sabrım taşıyor bak!
Anne: Taşarsa taşsın be! Bıktım senin bu hallerinden! Eve geç gelirsin, ailene ilgisizsin, çocuğun elbise ister almazsın, sorumsuzluğun diz boyu!
Baba: Eee, yeter be! Asıl ben bıktım senden! Bir akşam eve geldiğimde güler yüz göstermezsin, seninle evlendiğim güne lanet olsun, bıktım senden bıktım!
Umut: Baba!??!
Baba: Sus kızım, seni hiç çekemem şimdi.
Anne: Demek bıktın, peki o halde ayrılalım biz. Niye devam ettiriyoruz ki bu evliliği?
Baba: Nerde o günler! Boğuyorsun artık beni, nefes alamaz oldum sayende!
Anne: Bak seen! Demek öyle, daha fazla boğmayayım ben sizi. Canıma minnet, beni istemeyen adamı ben hiç istemem. Seni tanıdığım güne lanet olsun, ben babamın evine gidiyorum.
Baba: Nereye gidersen git, cehenneme kadar yolun var. Biz, kızımla yaşarız huzur içinde.
Anne: Umut’u sana bırakacağımı kim söyledi, o da benimle gelecek.
Baba: Yapma yaa! Başka derdin var mıydı? Kızım hiçbir yere gidemez, izin vermiyorum.
Anne: Zaten izin isteyen yok senden, kızım benimle gelecek.
Baba: Seni vururum Zehra, beni bu yaştan sonra katil etme!
Anne: Hele bir dene, bak ne oluyor!
Baba: Zehra, kapa çeneni! Çok fena olacak!
Anne: Ne olacak be ne olacak? Sen kimi tehdit ediyorsun?
Baba: Zehra, sana sus dedim be Allah’ın cezası. Sus!
Anne: Sen kimi susturuyorsun be! Ne hakla… (Umut, araya girer.)
Umut: Yeteeer! Bıktım ikinizden de! Her gün kavga etmenizden bıktım, arkadaşlarımın mutlu aile öykülerini dinlemekten bıktım, yaşamaktan bıktım!.. Sizin bir yere gitmenize gerek yok; ben gidiyorum.
(Umut, oturduğu yerden hareketlenir, masanın altındaki pakete uzanır.)
Ha, unutmadan; bu paketi de sahibine verirseniz sevinirim. Onları görürseniz deyin ki:
“Bu paketi, Umut bıraktı; evlilik yıldönümünüzü kutluyor.”
(Umut sahneden ayrılır, anne-baba da peşinden gider.)
Anne: Umut???
Baba: Umut, kızım!!!
-SON-


Bir Garip Dava

Oyuncular

  1. Muhafız

  2. Padişah

  3. Sakallı

  4. Palabıyık

  5. Kese

Oyun

MUHAFIZ: Padişahım üç adam geldi. Bir davaları varmış. Huzurunuza çıkmak istiyorlar.
PADİŞAH: Gelsinler bakalım.
MUHAFIZ: Geçin bakalım şöyle. Padişahımız sizi bekliyor.
PADİŞAH: Hoş geldiniz ağalar. Anlatın bakalım derdinizi.
SAKALLI: Efendim biz üç arkadaştık. Üçümüz beraber bir iş yaptık. Ve iyice bir para kazandık. Birbirimize de hiç güvenmiyorduk.
PADİŞAH: Eee…
PALABIYIK: “Paramızı hepimizin güveneceği birine verelim” dedik ve bu arkadaşa teslim ettik.
PADİŞAH: Sonra ne oldu peki?
SAKALLI: Parayı bu arkadaşa emanet ederken « üçümüz birlikte gelmedikçe parayı hiçbirimize verme » diye sıkı sıkı tembih ettik.
PALABIYIK: Tembih etmemize rağmen emanete ihanet etti bu adam.
SAKALLI: Evet ihanet etti. Parayı tek başına gelen diğer arkadaşımıza verdiğini söylüyor.
PADİŞAH: Doğru mu söylüyor bunlar efendi?
KESE: Doğru efendim ama eksik anlattılar.
PADİŞAH: Nasıl yani? dersimiz.com
KESE: Evet, bunlar bana bir kese para bıraktılar. „Üçümüz birlikte gelmedikçe parayı hiçbirimize verme.“ dediler.
PADİŞAH: Ee niye verdin o zaman paraları diğer adama?
KESE: Ama padişahım, henüz elli adım bile gitmemişlerdi ki içerden biri geri geldi ve paraları istedi. Bu ikisine uzaktan bağırdım. “Bakın bu arkadaşa veriyorum.” dedim.
PADİŞAH: Bunlar ne yaptı peki?
KESE: Vallahi ikisi de kafa sallayıp “Tamam ver” dediler.
PADİŞAH: Siz söyleyin bakalım, bu beyefendi doğru mu söylüyor?
SAKALLI: Valla padişahım, keseyi emanet edip gidiyorduk ki şimdi burada olmayan arkadaşımız aniden durdu. “Akşam yiyeceğimiz yemeğin parasını alalım.” dedi. Biz de “yemek parası al gel, bekliyoruz dedik..” Meğer adam tüm parayı almış.
PADİŞAH: Demek arkadaşınız parayı alıp kaçmış ha?
PALABIYIK: Evet ama bu emanetçiye “Biz üçümüz birlikte gelmezsek, hiçbirimize parayı verme” demiştik. O da kabul etmişti. Vermeseydi. Versin bizim paramızı…
PADİŞAH: Ne diyorsun efendi? Adamlar paralarını istiyorlar.
KESE: Doğru, paralarını vermem gerekiyor ama anlaşmaya bağlı kalıyorum ben. Bu yüzden şu an paralarını vermem.
PADİŞAH: Ne demek o?
KESE: Şu demek padişahım. Anlaşmaya göre, bunlara parayı vermem için üçünün birlikte gelmesi gerekiyordu. Getirsinler diğer arkadaşlarını da vereyim paralarını!
PADİŞAH: Doğru. Hadi bakayım, getirin üçüncü arkadaşınızı, alın paranızı! Bir daha da güvenmediğiniz insanlarla iş yapmayın.


Gerçek Zenginlik Sağlıktır

Oyuncular

  1. Öğretmen

  2. Ali

  3. Veli

  4. Can

Oyun

ÖĞRETMEN: Çocuklaar! Piknik sona erdi. Hava kararmak üzere… Toparlanın okula yetişmeniz lazım.
ALİ: Biz hazırız öğretmenim.
ÖĞRETMEN: Haydi bakalım, geldiğimiz yoldan geriye dönüyoruz…
VELİ: Öğretmenim şuraya bakın! Ne kadar güzel bir köşk burası…
ÖĞRETMEN: Aaa! Gerçekteeen! Harika bir ev bu! Kimin acaba çocuklar?
CAN :Bilmem…. Ama keşke bu evin sahibinin oğlu olsaydım…
ÖĞRETMEN :Niye?
CAN :Niye mi? Baksanıza, boğaz manzaralı, yem yeşil bahçesi olan olağanüstü bir ev bu.
Kimbilir içinde neler neler vardır.
ÖĞRETMEN :Eğer sen bu evin sahibinin oğlu olsaydın neler yapardın?
CAN : Sizleri evime davet ederdim.
ALİ : Öğretmenim ne olur şu evin bahçesine bir girelim.
ÖĞRETMEN :Niye, ama geç kalıyoruz çocuklar.
VELİ :Ne olur öğretmenim! Hemen geri çıkarız.
ÖĞRETMEN : İzinsiz olmaz. Bir bakalım kim var içeride?
ALİ : Öğretmenim bakın orada bir kadın var.
ÖĞRETMEN :Evet gördüm. Heey! Bakar mısınız?
BAKICI :Buyrun, ne istemiştiniz?
ÖĞRETMEN :Şeey! Ben öğretmenim. Bunlarda Gümüş İlkokulu öğrencileri. Sınıfça buraya pikniğe gelmiştik. Dönerken bu köşkü gördük. Kime ait olduğunu merak ettik. Bu köşk kimin acaba?
BAKICI :Bu köşk ülkemizin en zengin insanına ait.
CAN : Öğretmenim orada bir çocuk var. Tekerlekli sandalyede oturuyor.
BAKICI :Bir dakika onu buraya getireyim.
ALİ : Aa! Çocuk hasta galiba.
BAKICI :Bu çocuk da bu köşkün sahibinin oğlu. Gördüğünüz gibi tekerlekli sandalyeye mahkum.
Bende onun bakıcısıyım.
ÖĞRETMEN :Yaa! Demek bu çocuk bu köşkün sahibinin oğlu ha.. Çocuklar! Az önce “Keşke bu
köşkün sahibinin oğlu olsaydım.” diyen kimdi?
CAN :Şey bendim öğretmenim…
ÖĞRETMEN :Şimdi ne düşünüyorsun? dersimiz.com
CAN :Şeey, ne diyeceğimi bilemiyorum…
ÖĞRETMEN :Bakın çocuklar zenginlik sandığınız gibi mal ve varlık yönünden herşeye sahip olmak
değildir. Gerçek zenginlik gönülle olur. Eğer gönlünüz huzur doluysa siz dünyanın en
zengin insanısınız demektir.
ALİ :Nasıl yani öğretmenim.
VELİ : Gönlün huzur dolu olması ne demek öğretmenim.
CAN : Gerçek zenginlik nedir öğretmenim?
ÖĞRETMEN : Çocuklar, sizler hepiniz aslında milyardersiniz. Örneğin sen çocuğum, sana 100 milyar
verseler gözlerini satarmısın?
ALİ .-Hayır, kesinlikle satmam. Gözlerim olmadıktan sonra parayı ne yapayım?
ÖĞRETMEN :Ya kalbini 100 milyara satar mısın?
ALİ :Olur mu öğretmenim? Kalbim olmazsa ben nasıl yaşarım?
ÖĞRETMEN :Peki sana 500 milyar verseler bir ayağını satar mıydm?
VELİ :Hayır…
ÖĞRETMEN :Peki 500 milyara bir kolunu satar mısın?
YELİ :Hayır…
ÖĞRETMEN : Gördüğünüz gibi hiç biriniz milyarlarca paraya rağmen bir organınızı bile satmıyorsunuz. Demek ki bu organlarınızın değeri çok çok fazla. Örneğin çok çok zengin olan bir insan ölmek üzereyken, birazcık daha yaşamak için, bütün servetini vermeye razı olur. Yani anlıyacağınız önemli olan sağlıktır. Sağlık ve huzur! Nice insanlar vardır ki, servet içinde yüzüyorlar, ama mutsuzlar!
CAN :Teşekkür ediyorum öğretmenim. Bana gerçek zenginliğin ne olduğunu gösterdiniz. Demek ki ben çok çok zengin bir insanmışım.

(Cengiz Tan – Yürek Hikayelerinden Uyarlanmıştır.)

1. Muhsin Ertuğrul

Türk tiyatrosunun batılı anlamda kurucusu olarak kabul edilen Muhsin Ertuğrul, sinemaalanında da Türkiye'de ilk önemli katkıları gerçekleştirmiş; 1922-1939 yılları arasında Türkiye’de film yapan tek kişi olmuştur. Ailesi, sahneye çıkmasına karşı çıktığı için baba evinden ayrıldı ve tiyatro eğitimi için Paris'e gitti. Çağdaş Türk tiyatrosunun temelini atan ve geliştiren Muhsin Ertuğrul'a 23 Nisan 1979'da Ege Üniversitesi'nce fahri doktor payesi verildi. Sanatçı, ünvanını almak ve sanat yaşamının 70. yıl kutlamalarına katılmak üzere gittiği İzmir'de 29 Nisan günü kalp krizi sonucu hayatını yitirdi                                                                  

2. Afife Jale

Sahneye çıkan İlk Türk kadın oyuncudur. "Yamalar" adlı oyunda, Emel rolü ile ilk kez sahneye çıktı. Asıl ismi Afife olan sanatçı, bu oyunda "Jale" takma ismini kullanmış ve daha sonraları Afife Jale adıyla anılmaya başlanmıştır. Tiyatro kursları için açılan sınavı kazandı. Müslüman kadınların sahneye çıkmasının yasak olduğu dönemde, Darülbedayi (konservatuvar olarak açıldıktan sonra okul tanımından çıkıp bir tiyatro topluluğuna dönüşen; halen İstanbul Şehir Tiyatroları adıyla varlığını sürdüren sanat kurumu), Müslüman kadınların sadece kadınlara özel gösterilerde oynayacakları gerekçesiyle bünyesine almıştı. 1997’den beri sanatçının anısına Yapı Kredi tarafından "Afife Tiyatro Ödülleri" düzenlenmektedir. Son yıllarını yatırıldığı Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde geçirdi ve orada vefat etti.


3. Haldun Dormen

Sahneye ilk defa Galatasaray Lisesi’nde ortaokul öğrencisi iken çıktı. Robert Koleji'nden mezun oldu. Küçük yaşlarda geçirdiği bir kaza sonucu sol ayağı sakatlandı. Tiyatroeğitimini ABD’de Yale Üniversitesi’nde aldı.  "Papaz Kaçtı"  komedisi ile Dormen Tiyatrosu’nu kurdu. Türkiye’de sahnelenen ilk müzikal olarak bilinen "Sokak Kızı İrma" yı sahneledi. Halkla ilişkiler alanında dünyaca tanınan bir isim olan Betül Mardin ile evlenmiş, sekiz yıl süren bu evliliğinden Ömer adlı bir oğlu dünyaya gelmiştir. Sanatçı hala tv yapımcılığı ve diğer kişisel gelişim dersleri verilmektedir.


4. Tuncel Kurtiz

Babası Selanik doğumlu bir Türk bürokratı, annesi ise Boşnaktır. Üniversitede kısa bir süre hukuk fakültesinde, daha sonra ise filoloji, felsefe, psikoloji ve sanat tarihi bölümlerinde okudu; ancak hiçbirinden mezun olmadı. İlk kez Dormen Tiyatrosu'nda oyunculuğa başlamış olan sanatçı, bir çok sinema filminde de rol almıştır. 48. Altın Portakal Film Festivali'nde "Yaşam Boyu Onur Ödülü" aldı. Son yıllarda "Ezel" adlı dizide oynayan sanatçı,  2013'te kalp krizi sonucu 77 yaşında hayata gözlerini yumdu.


5. Levent Kırca

İlk kez 1964'te Ankara Devlet Tiyatrosu'nda sahneye çıktı. Eski eşi Oya Başar ile birlikte "Güzel ve Çirkin" ve "Sefiller" adlı oyunları sergiledi. 1998 yılında 33. Türkiye Hükûmeti'nde Kültür Bakanlığının vermeye başladığı Devlet Sanatçısı unvanına layık görülmüştü, ama bu ünvanı Nisan 2015'te geri alınmıştır. Her zaman dik duran ve politik mizahın öncüsü olan sanatçı, Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde öğretim üyeliği yapmıştır. Kırca  2015 yılında yakalandığı karaciğer kanseri hayata veda etmiştir.


6. Çolpan İlhan

İstanbul Belediye Konservatuvarı'nda tiyatro bölümünü ve Devlet Güzel Sanatlar Akademisi resim bölümünden mezun oldu. Akademideki arkadaşları ile birlikte "Akademi Tiyatrosu" adıyla bir tiyatro grubu kurdu ve oyunlar hazırladı. Şair Attilâ İlhan'ın kızkardeşi, sinema sanatçısı Sadri Alışık'ın eşi ve oyuncu Kerem Alışık'ın annesidir.  2014'te geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etti.


7. Genco Erkal

Robert Kolej'den mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi'nin Psikoloji bölümünü bitiren sanatçı Türkiye'nin önemli özel tiyatro topluluklarında oyuncu ve yönetmen olarak çalıştı, sanat yönetmeni olduğu Dostlar Tiyatrosu'nu kurdu. Roman, öykü, şiir gibi değişik türlerden tiyatroya uyarlamalar yaptı, oyunlar çevirdi. "Bir Delinin Hatıra Defteri" oyununu tek kişilik gösterisiyle sergileyen bu oyunuyla ödül almış tiyatro sanatçısıdır.


8. Zeki Alasya

Robert Koleji'nden mezun olan sanatçı sanat hayatına amatör olarak başladı. Haldun Taner, Metin Akpınar ve Ahmet Gülhan ile birlikte Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nun kurucuları arasında yer aldı. Tiyatrodan sonra Metin Akpınar ile birlikte Türk sinemasında da bir ikili oluşturdular. 2015'te karaciğer rahatsızlığı sebebiyle hastaneye kaldırılan sanatçı  2015 yılında hayatını kaybetti.


9. Ferhan Şensoy

Türk tiyatro, sinema ve televizyon oyuncusu; roman, deneme, günlük, tiyatro, televizyon dizisi ve film senaryoları yazarı ve "Ortaoyuncular" tiyatro topluluğunun kurucusu olan sanatçı "Ortaoyuncuları Kavuğu"nu Münir Özkul'dan devralmıştır. Her oyundaki emeği geçenlere, zaman gözetmeksizin oyun gelirlerinden pay vererek Türk Tiyatrosu'nda kendine özgü bir yer edinmiştir. Aldığı ödülleri ve prestijiyle Türk tiyatrosunun ağır isimlerdendir.


10. Erol Günaydın

Tiyatroya Galatasaray Lisesi bünyesinde başlayan sanatçı, Haldun Dormen Cep Tiyatrosunda "Papaz Kaçtı" adlı oyun ile profesyonel aktörlük hayatına başlamıştır. Elli yıllık bir süre içinde çok sayıda filmin ve tiyatro oyununun yanı sıra TRT'de yayınlanan Çiçek Taksi adlı dizide de oynadı. Nasreddin Hoca tiplemesi, meddah oyunlarıyla, Ayı Yogi seslendirmesi ve canlandırdığı diğer pek çok karakterle  tanınan ve kıdemli aktörlerinden biri haline gelmesini sağlamıştır. Sanatçı 2012 yılında kalp yetmezliği sonucunda vefat etmiştir.


11. Tomris İncer

1974 yılında İstanbul Şehir Tiyatroları kadrosuna giren sanatçı, çeşitli sinema ve dizifilmlerde rol aldı, özel tiyatrolarda oynadı. En önemli çıkışını "Bir İstanbul Masalı" adlı diziyle yaptı. Tomris İncer 2015 tarihinde kanser tedavisi nedeniyle kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.


12. Halit Akçatepe

İlkokulu Refik Halit Karay Mektebi'nde okuyan sanatçı, konservatuvar eğitimi hiç almamıştır (kendisi de konservatuvar eğitimiyle uzaktan yakından bir alakası olmadığını belirtmiştir). Zamanın film yönetmenlerinden birinin, babasına "bize bir çocuk oyuncu lazım" dediği zaman oyunculuk hayatına adım atmış olan sanatçının toplam üç tiyatro oyununda rolü vardır.


13. Ayla Algan

Müzik ve tiyatro sanatlarını içiçe yaşayan bir sanatçı olan Ayla Algan, Yunus Emre'nin şiirlerini Almanca, Fransızca, İngilizce olarak şiirli-şarkılı okuyarak Yunus Emre'yi dünyada tanıtmıştır.halka mal eden ise mizahi bir dili olan "Koca Öküz" adlı şarkısı olmuştur. Tiyatroda Hamlet rolünü oynayan dünyadaki sayılı kadın oyuncu arasında yer alır. Tiyatro alanında eğitmenlik yapmaya, ayrıca sinema filmleri ve dizilerde rol almaya devam etmektedir, devlet sanatçısı ünvanı ile onurlandırılmıştır. Dört dörtlük eğitim alan sanatçıya başarılar dileriz.


14. Müşfik Kenter

Ablası ile birlikte Kent Oyuncuları'nı kurmuştur.  Ankara Devlet Tiyatrosu Çocuk bölümünde tiyatroya başlayan sanatçı  eğitimine orada devam etmiştir. Asıl sanat yaşamı, devlet tiyatrosunda oynadığı "Oğuz Ata" oyunu ile başlamıştır. Devlet Tiyatrosu'ndan ayrıldı ve İstanbul'a giderek kardeşi Yıldız Kenter ile beraber Muhsin Ertuğrul ile çalıştı. Birlikte Karaca Tiyatro'da oyunlar sergilediler. Murathan Mungan'ın Orhan Veli şiirlerinden düzenlediği "Bir Garip Orhan Veli" isimli tiyatro oyunu 25 seneden fazla süredir sergilemektedir. Bu oyun aynı oyuncuyla Türkiye'de en uzun süreli sergilenen eserlerden biridir.  2012 yılında akciğer kanseri nedeni ile tedavi gördüğü hastanede vefat etti.


15. Müjdat Gezen

Tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, şair ve eğitmen. Müjdat Gezen Sanat Merkezi'ni kurmuştur. Sahneye ilk kez Hırka-i Şerif İlköğretim Okulu'nda ilk piyesinde çıktı. Aynı yıl "Doğan Kardeş" çocuk dergisinde şiirleri yayımlandı. Yine bu yıllarda İstanbulRadyosu Çocuk Kulübü'nde mikrofonla tanıştı. Müjdat Gezen aynı zamanda şair. 74 adet şiirden oluşan "Şiirim Geldi Bırakın Beni" isimli bir albümü var. Albümde kendisiyle birlikte Savaş Dinçel, Mustafa Alabora, Perran Kutman, Ali Poyrazoğlu, Rutkay Aziz ve Sunay Akın gibi isimler yer alıyor.

16. Yıldız Kenter

Türk tiyatro ve sinema sanatçısı. Aynı zamanda Devlet Sanatçısı'dır. Asıl adı Ayşe Yıldız'dır. Annesi İngiliz Olga Cynthia ve babası Türk diplomatı Ahmet Naci Kenter'dir. Ankara Devlet Konservatuarı Yüksek Bölümünü sınıf atlayarak bitirdi. On bir yıl Ankara Devlet Tiyatrosunda çalıştı. "Rockefeller" bursu kazanarak, "American Theatre Wing, Neighbourhood Play House" ve "Actor’s Studio"da oyunculuk ve oyunculuk öğretiminde yeni teknikler üzerine çalışmalar yaptı. Ankara Devlet Konservatuvarı'na hoca olarak atandı.1959'da Devlet Tiyatrosu’ndan ayrıldı. Muhsin Ertuğrul ile bir yıl çalıştı. Kardeşi Müşfik Kenter ve eşi Şükran Güngör ile Kent Oyuncuları Topluluğunu kurdu. Daha sonraki yıllarda sürekli olarak Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık'ta "Değişen Eğitim Metotları" ve "Oyunculuk Metotları" üzerine çalışmalar yaptı. Aldığı ödülleri ise burada sıralayamıyorum bile...


17. Suna Selen

Beşiktaş Belediye Konservatuarı Tiyatro Bölümü mezunu olan sanatçı, Devlet Tiyatrosu oyuncusudur. Aynı zamanda sanat yönetmenliği yapmakta olup, üniversitede 1 yıl Akademi Resim, bir yıl Hukuk, bir yıl Felsefe-Sosyoloji eğitimi almıştır. Suna Selen en son, "Zincirbozan" filminde Rahşan Ecevit'i canlandırmıştır. Sanatçı, Çasod üyesidir. Münir Özkul ve Güner Sümer'le bir süre evli kalmıştır. Oyuncu ve sunucu Güner Özkul'un ve oyuncu Sinan Sümer'in annesidir. Bir dönem modellik yapmıştır.


18. Metin Akpınar

Pertevniyal Lisesi'nde eğitim gördü. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Edebiyat Fakültesi'nden mezun oldu. İlk olarak "Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım" profesyonel oyununa imza atan Akpınar, Türkiye'nin ilk kabare tiyatrosu olan Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nun kurucuları arasında yer aldı. Kurulduğu andan itibaren kapanana kadar tiyatronun idari müdürlüğünü yaptı. Zeki Alasya ile birlikte oynadığı toplumsal içerikli komedi filmleriyle tanındı.


19. Serra Yılmaz

Sanat hayatına "Dostlar Tiyatrosu"nda başlayan Yılmaz, Fransa'da Université de Caen, psikoloji bölümünden mezun oldu. Fransızca ve İtalyanca'dan anında çeviri konusunda profesyonelce çalışmakta olup, Papa 16. Benedict'in Türkiye ziyaretinde çeviri yapmasıyla göze çarpmıştır. Sanatçı, Ferzan Özpetek'in Karşı Pencere filminde büyük başarı elde etmiştir. İtalyan sinema dünyasında iyi tanınan Serra Yılmaz, yurtiçinde ve dışında sinema ve dizi filmlerde rol almaktadır. 2011 Venedik Film Festivalinde "İlk Yapıt" kategorisinde jüri üyesi olarak görev almıştır.


20. Ayten Gökçer

Ankara Devlet Konservatuarı'nın bale bölümüne girdi. Devlet Tiyatroları sanatçı kadrosuna girdi. Sinema'ya "Taçsız Kral" adlı filmle başladı. Ancak daha sonra sinemadan daha çok tiyatroya önem verdi. "Yedi Kocalı Hürmüz" adlı müzikalde Hürmüz rolü ile başrolde oynadı.


21. Hadi Çaman

Kastamonu'lu Balkan kökenli bir ailenin üç çocuğundan biridir, lise mezuniyetinin ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde eğitim aldı.Sonrasında Belediye Konservatuvarı'na devam etti ve mezun oldu. Amatörce ilgilendiği tiyatro alanında açılan bir sınavı kazanarak "Altın Yumruk" adlı oyunda profesyonel oldu. İngilizce'den Türkçe'ye çeviriler, uyarlamalar yaptı, üniversitede drama dersleri verdi, tiyatro oyunları yazdı, sahneye koydu, televizyon dizilerinde ve filmlerinde sayısız rol aldı. ALS hastalığından 2008 yılında yaşamını yitirdi.


22. Gazanfer Özcan

Lisedeyken oynadığı "Hisse-i Şayia" adlı oyundaki Bican Efendi rolüyle tiyatroyla tanıştı. Şehir Tiyatroları'nın Çocuk Bölümü'ne katıldı. Komedi Tiyatrosu'nda oynanan" Mahallenin Romanı" oyunu tiyatro yaşamının dönüm noktası oldu. Bu oyunda rahatsızlanan Reşit Gürzap'ın yerine sahneye çıkıp başarılı olunca kadroya girdi. "Kuruntu Ailesi" adlı dizideki "Hüsnü Kuruntu" rolü ile tanındı, pek çok yapımda ailenin babası rolünü üstlendi. "Avrupa Yakası" adlı dizideki "Tahsin Bey" rolü ile de baba rollerini sürdürdü.  Avrupa Yakası dizisinde beş sezon başrol oynadı. Kronik akciğer rahatsızlığı ve damar tıkanıklığı nedeniyle 2009 tarihinde hayatını kaybetti.


23. Nejat Uygur

Öğretmen bir annenin ve subay bir babanın üç çocuğundan ortancası olan Uygur, Kilisli sanatçı İsmail Dümbüllü tarafından keşfedilmiş ve meşhur edilmiştir. Eğitimini Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde tamamlamıştır. Tiyatroya profesyonel anlamda  "Nejat Uygur Tiyatrosu" ile adım atmıştır. Düşündüğü ilk mesleğin tiyatroolmadığını belirtmiştir, pilot olmayı çok istediğini her röportajında dile getirmiştir. 2013 tarihinde solunum yetmezliği sebebiyle vefat etmiştir.


24. Defne Yalnız

1974'ten günümüze çeşitli film ve dizilerde oynamıştır. "Kaynanalar" dizisindeki "Döndü"  rolüyle hatırlanır. Son dönemde tiyatroya devam etmektedir.


25. Ani İpekkaya

İstanbul Şehir Tiyatroları, Tiyatro Boğaziçi gibi topluluklarda rol alan İpekkaya, bazı çocuk oyunlarının yönetmenliğini de yapmıştır. Ayrıca seslendirme sanatçısı olup, sinema ve dizi filmlerde de oynamaktadır.


26. Derya Baykal

Onu hep örgü mutfak işlerinde görmeye alıştınız tabi değil mi?Konservatuvarda öğrenciyken TRT Ankara Radyosu'nda çocuk saati ve radyo tiyatrosunda programlar yaptı. Derya Baykal, "Rita" adlı oyundaki rolüyle "Sanat Kurumu Yılın Kadın Oyuncusu" seçildi. Daha sonra televizyonculuğa yönelen Baykal, el işleri hakkında yaptığı televizyon programı ile tanındı.


27. Cüneyt Gökçer

Devlet Tiyatroları genel müdürlüğü, Ankara Devlet Konservatuvarı müdürlüğü, Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü başkanlığı gibi görevlerde bulundu. Gökçer, yaklaşık 20 operanın rejisini yapmıştır. Ünlü sanatçı Ayten Gökçer'in eşi olan Gökçer, yurtiçinde aldığı sayısız ödülün yanı sıra Devlet Sanatçısı unvanını da almıştır. 23 Aralık 2009 tarihinde Ankara'da tedavi gördüğü hastanede vefat etmiştir.


28. Tekin Akmansoy

Uzun yıllar çeşitli tiyatrolarda görev alan Tekin Akmansoy, meddah geleneğinin sürdürücülerinden biri olmuştur. "Kaynanalar" dizisinde Kayserili uyanık işadamı " Nuri Kantar " tiplemesi ile ön plana çıkmıştır.


29. Suna Pekuysal

Asıl adı Suna Belener olan Suna Pekuysal, İstanbul Belediye Konservatuvarı Şan ve Bale Bölümü’nde öğrenimine devam ederken, İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun çocuk bölümünde “Artist Aranıyor” adlı oyunuyla ilk kez sahneye çıktı. Haldun Dormen’in sahneye Koyduğu “Lüküs Hayat” operetindeki rolünü 14 yıl süreyle aralıksız oynadı. ”Sahnede ölmek istiyorum” diyen tiyatro sanatçısı 2008'de hayata gözlerini yumdu.


30. Nevra- Metin Serezli

Nevra Serezli; Oyuncu ve seslendirme sanatçısı. Tiyatro Sanatçısı Metin Serezli'nin eşi. Robert Kolej'den mezun olduktan sonra ABD'de tiyatro eğitimi gören sanatçı, Dormen Tiyatrosu'nda profesyonel sanat hayatına başladı. 

Metin Serezli; İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü, Edebiyat Fakültesi Sanat tarihi Bölümlerinde okudu. İstanbul Üniversitesi Gençlik Tiyatrosu’nda amatör olarak oyunculuğa atıldı. Çevre Tiyatrosu adı ile kendi tiyatrosunu kurdu. Tedavi gördüğü akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybetti.


31. Adile Naşit

Ermeni asıllı Türk oyuncu. Tiyatrocu bir aileden gelen Adile Naşit'in 14 yaşında İstanbulŞehir Tiyatroları, Çocuk Tiyatrosu'na girdi. "Gazanfer Özcan - Gönül Ülkü" tiyatrosunda çalıştı. Tiyatro oyunlarının yanı sıra "Hisseli Harikalar Kumpanyası", "Neşe-i Muhabbe"t," Şen Sazın Bülbülleri" gibi müzikallerde beğeni topladı.


32. Rutkay Aziz

Asıl adı Ünal Aziz Rutkay'dır. Avusturya Lisesi'nde soyadları adlardan önce okunduğu için ismi "Rutkay Aziz" olarak söylenegelmiştir. Avusturya Lisesi'ni bitirdikten sonra Bakırköy Lisesi'ne kaydoldu. Lisans öğrenimini Galatasaray Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi' nde tamamladı. Tiyatroya lisede öğrenim gördüğü yıllarda başladı. Nazım Hikmet Kültür ve Sanat  Vakfı'nın başkanıdır. Kızı Doğa Rutkay da oyuncudur.


33. Erdal Özyağcılar

Şehir Tiyatroları sanatçısı olan Özyağcılar, bu kurumdan emekli olmuştur. Tiyatronun yanı sıra pek çok sinema ve televizyon filminde rol almış ve seslendirme çalışmaları yapmıştır. Sanatçı, "Bizimkiler"  ve "Elveda Rumeli" dizileri ile geniş kitlelerce tanınmış ve sevilmiştir.


34. Gönül Ülkü Özcan

Gönül Ülkü, küçük yaşta, ailesinin desteğiyle  İstanbul Şehir Tiyatroları Çocuk Bölümü'ne girdi. Gazanfer Özcan'la evlenene kadar Şehir Tiyatrolarında çalışan sanatçı, daha sonra eşiyle birlikte Gönül Ülkü - Gazanfer Özcan Tiyatrosu'nu kurdu. "Kuruntu Ailesi" adlı bir diziyi eşi ve kadrosuyla birlikte 16 yıl oynadılar.


35. Ali Poyrazoğlu

Ali Poyrazoğlu oyunculuk kariyerine İstanbul Şehir Tiyatroları'nda başladı. Pek çok tiyatro oyununda oynadı. 1972 yılında Poyrazoğlu Tiyatrosu'nu kurdu. New York Broadway'de sahnelen "Pera Palas" adlı oyunda İngilizce başrol oynadı. 1970'lerin ortasında Türk Sinemasına damga vuran seks filmleri furyasına katıldı. 1989 yıllarında tekrar yükselme gösterdi ve 1998 yılında Kültür Bakanlığı'nca verilen Devlet Sanatçısı unvanını almıştır.


36. Gülriz Sururi

İlk kez  İstanbul Şehir Tiyatrosu Çocuk Bölümü'nde sahneye çıktı sonra Dormen Tiyatrosu'na geçti. "Sokak Kızı İrma"daki rolüyle en iyi kadın oyuncu olarak İlhan İskender Ödülü'nü kazandı. 

Yumuşak oyunculuğuyla, dramdan güldürüye ve müzikli oyuna dek her çeşit eserde başarılı tipler çizen Sururi, oyunculuğunun dışında Türk tiyatrosuna yönetici olarak da katkıda bulundu.


37. Şükran Güngör

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden ayrılıp, Muhsin Ertuğrul’un kurduğu “Küçük Sahne”de tiyatro hayatına başladı.Tiyatro ve sinemada yaptığı çalışmalar ve çeşitli festivallerde sayısız ödül alan Güngör, son olarak 13. Uluslararası Tiyatro Festivali’nde “Onur Ödülü”üne ve Ankara Film Festivali’nde Büyük Adam Küçük Aşk filmindeki emekli yargıç rolüyle, “En İyi Erkek Oyuncu” ödülüne layık görüldü.

BU SİTE İLE KURULMUŞTUR